Mubi’de 25 Mart’ta Türkiye’deki prömiyerini yapan ve şu sıralar Mubi’deki top 1000 listesinde zirvede yer alan Leila’s Brothers, 2022 yılındaki Cannes Film Festivali’nde Palme d’Or adayı olan filmlerden birisi olmuştu ve kazanmayı başaramasa da Cannes’da uluslararası film eleştirmenleri tarafından dağıtılan FIPRESCI Prize ödülünün sahibi olmuştu. Henüz 30’lu yaşlarında olan genç yönetmen Saeed Roustayi’nin yazıp yönettiği İran sinemasından film olan Leila’s Brothers, biraz da Asghar Farhadi’nin filmlerini andırıyor. Filmde Leyla’yı canlandıran Taraneh Alidoosti’yi de Asghar Farhadi’nin filmlerinden (Beautiful City, Fireworks Wednesday, About Elly ve The Salesman) hatırlamak mümkün.
Konusu:
Film 40 yaşında çalışmakta ve bekar olan Leyla’yı odak noktasını alıyor ama adından da anlaşılacağı gibi dört erkek kardeşi de odak noktasını alıyor ve tabii ki 80 yaşındaki baba İsmail’i de. Leyla dört erkek kardeşini düşünmektedir ve dördünün de iş yeri için yatırım yapmasını istemektedir. İsmail ise, evinin reisi olmak yetmezmiş gibi, bir de sülalenin reisi olmak istemektedir. En yaşlı olarak ortaya altınlarını koyması gerekmektedir ama Leyla’nın da iş için bir planı vardır, o da altınlar… Çatşma noktasını oluşturan da bu altın meselesidir. Ya evin reisi, sülaleye de en yaşlı olarak reislik yapıp da saygınlık kazanacak ya da Leyla’nın çabalarıyla erkek kardeşleri bir iş sahibi olacak, zaman içerisinde mekan kâr elde edecek.
Film Üzerine:
İsmail, 80 yaşında ve hayatı boyunca pek de saygınlık kazanamamış bir karakter. En büyük isteği de saygınlık kazanmak ve bu yolda paralarını savurmaya hazır. Yeter ki toplum tarafından bir saygınlık kazansın, sözü geçen adam olsun, onun için bu bile yeter. Bu yolda paralarını savurmanın yanı sıra, çocuklarının geleceklerine bir yatırım yapmayı bile çok görebilecek kadar ileri gidebilir. Yeter ki o saygınlık gelsin, onun için bu yeterli.
Leyla, 40 yaşında ve hem evde çalışıyor, hem de dışarıda çalışıyor, böylece eve katkı sağlıyor. Kardeşlerinin ve ailesinin ekonomik anlamda zor zamanlardan geçtiğini görünce de çalıştığı yerde kardeşleri için bir yatırım yapılması yönünden ikna etme çabası içerisine giriyor. Aslında babalarının yapması gereken şeyi, bir kız kardeş düşünüyor. Kardeşler için durum şöyle: Alireza korkaklığıyla ön plana çıkıyor, hatta çalıştığı yerde bütün alacaklarını bırakacak kadar korkak. Manouchehr borç batağında yüzüyor. Parviz, Leyla ile aynı yerde çalışıyor ama bir ailesi var, bu riske belki de en çok onun ihtiyacı var. Farhad’ın belki diğerlerine göre çok da göze çarpan bir yanı yok ama onun da bir riske, bir kâra ihtiyacı var. İsmail’den ve kardeşlerden bahsettim ama anneden bahsetmedim, fazlasıyla silik bir karakter olarak kalıyor.
Risk alarak saygınlık kazanmaya çalışan bir babayla, risk alarak para kazanmaya çalışan evlatların mücadelesi anlatılıyor filmde aslında. Ataerkil toplum yapısına sahip bir saygınlık da anlatılıyor, bu saygınlığın bir güç sağlamasını da anlatılıyor. Ataerkil toplum yapısında saygınlığın riske değer olduğunu, güce güç kattığını ve özgüveni yükselttiğini; maddiyat için riske girmenin risk için bir soru işareti olduğu da anlatılıyor. Bir karakter gelişimi de söz konusu film boyunca: Mesela karakterlerin olumlu ya da olumsuz kararlar aldıktan sonraki tepkileri, içinden geldiği gibi davranmaya başladıktan sonra verdikleri tepkileri…
Film Hakkında:
Leyla karakteriyle güçlü bir kadın portresi çiziliyor ve ataerkil topluma karşı direniş söz konusu oluyor. Biraz da feminist bakış açısıyla bir anlatım söz konusu oluyor, Leyla karakteri özgürce fikirlerini ifade ediyor, özgürce kararlar alıyor ya da aldırmaya çalışıyor. Leyla karakteriyle de alışılmışın dışına çıkılan bir görüntü çiziliyor. Toplumsal tavrıyla da sosyolojik tespitler yapan bir film imajı çiziliyor. İran’da çekilen bu film, geleneksel düşünce ile modern düşünce arasında gidip gelmeler yapıyor.
Filmin birtakım sıkıntıları da var elbette. Film üç saate yakın süresiyle fazla uzun, verilen tepkiler de bazen fazla abartılı. Karakterler arasında riskler alınıyor, bazen söylenmemesi gereken sözler ve yapılmaması gereken şeyler yapılıyor ama sonrasında hiçbir şey yokmuş gibi devam ediliyor. Çatışma noktaları yerinde ve verilmek istenen mesajlar da anlamlı olsa bile hiçbir şey yokmuş gibi devam edilmesi noktasında filmde sıkıntı mevcut. Bir de tokat gibi sözlerin yanı sıra, gerçek anlamda tokat atılması gibi detayları var filmin ve bu da tokat gibi atılan sözlere gölge düşürüyor. Son bir saatinin özellikle izlenebilir düzeyde bir film olduğunu söyleyebilirim, olumsuz yanları da olmasına rağmen geleneksel ve modern çizgideki anlatımıyla izlemeye değer bir film. Son olarak İran yapımı bu filmin İran’daki gösteriminin yasaklandığını belirtelim ve bu da çok şaşırtmayan bir şey, İran’daki toplumsal yapıya ters bir film.